11 Ağustos 2013 Pazar

rüzgarın mirası - Inherit the wind

merhaba :)

hayatın koşan hızına yetişemiyor günümüz insanı, günaydın ve iyi geceler arasındaki süre epeyce azaldı. sebepleri başka bir günün sohbeti olsun :)

bu koşturmacalar arasında kafamızı rahatlatmak için film izlemeyi sanırım hepimiz severiz :) bazılarımızın ise repliği benim hayatım 'film'dir :)
doğrudur da...

bu nedenle, gerçek olaylardan esinlenerek çekilmiş filmler daha bir etkiler... hayalin ekrandaki gerçek halidir, üstünden zaman geçmesi etkisini azaltmaz..
hatta bazen, onca zaman geçmesine rağmen insanlığın aynı olayları tekrar tekrar yaşıyor olduğunu görmek bazen hayal kırıklığı bazen de üzüntü yaratır izleyende.. yaşam hikayelerinin sonu da mutlulukla bitebilir ancak filmin çekilmesine neden olan içinde barındırdığı dramdır..

bugün sizler için seçtiğim film 'rüzgarın mirası - inherit the wind'

1960 yapımlı filmde spencer tracy yer almaktadır. gerçek bir hikayeden yola çıkan film erdem yüklü ve ödüllüdür, bir çok makaleye konu da olmuştur.

filmde, Bertram Cates dinci bir Güney kasabasında Evrim Teorisini öğreten bir öğretmendir. Bu durum, dinî duyarlılığı fazla gibi görünen toplumda büyük bir huzursuzluk yaratır. Hatta çok ünlü aşırı dinci bir avukat olan Matthew Harrison Brady savcılık yapmak üzere küçük kasabaya gelir. Ama öte yandan aynı derecede (Tanrıya inanan fakat ateist fikirleri olan) ünlü avukat Henry Drummond onu savunmaya karar verir. Sonuçta iki usta avukat mahkemede kozlarını paylaşırlar. Yüzeysel dinî bilgilere haiz olan halk ve mahkeme tarafından karşısına türlü zorluklar çıkartılan, tüm tanıkları reddedilen Drummond sonunda tanık sandalyesine Brady’i oturtur. Ölümüne sebep olacak derecede tartışmalar ile mahkeme Bertram Cates’in ceza alması ile sonuçlanır.

film dinsel bir tartışma üzerine yoğunlaşıyor gözükse de "mahalle baskısı", "hukuk sistemi" ve "düşünce özgürlüğü" temasına odaklanmaktadır. İnsanların fikirlerini söyleme haklarının ellerinden alınamayacağı savunmanın odağıdır. 
diyerek sizi filmin bir kaç repliği ile başbaşa bırakıyorum:

clarence darrow ''sizi uyarıyorum kötü bir kanun kolera gibidir dokunduğu herkesi, karşı çıkanlar kadar savunanları da mahveder. anlamıyor musunuz eğer evrim gibi bir teoriyi alır ve resmi okullarda okutulmasını suç sayarsanız yarın özel okullarda öğretilmesini de suç sayabilirsiniz. ve yarın onun okunmasını da suç sayabilirsiniz ve yakında kitapları ve gezeteleri de yasaklayabilirsiniz ve daha sonra katoliği protestanla protestanı protestanla karşı karşıya getirirsiniz. ve kendi dininizi insanın kafasının içine zorla sokmaya çalışırsınız. eğer birini yapabilirseniz ötekini de yapabilirsiniz. çünkü fanatizm ve cahillik açtır. daima açtır ve beslenmeye ihtiyaçları vardır. ve çok yakında sayın yargıç elimizde flamalar ve çalan davullarla geriye doğru yürüyor olacağız. geriye! bağnazların; insan aklına zeka ve aydınlanma getirmeye cüret eden adamı yaktıkları 16. yüzyılın o şanlı çağlarına doğru.''

bryan: ünlü ateist için kutsal olan birşey var mıdır ki? 


darrow: evet vardır! bireysel insan aklı. bir çocuğun çarpım tablosunu ezberlemesinde. şu bağırdığınız aminlerdekinden, kutsallığın kutsallığından ve şükürlerden çok daha fazla kutsallık vardır! bir fikir, bir katedralden daha büyük bir anıttır. insanın bilgisinin, zihninin gelişmesi, yılana dönüşen sopalardan ya da ikiye ayrılan sulardan daha büyük bir mucizedir. ama şimdi bay brady bir efsaneyle bizi korkutuyor diye tüm bu ilerlemeden vaz mı gececeğiz? beyler. ilerleme asla ucuz birşey değildir bedelini ödemek zorundasınız. bazen veznenin arkasında oturup "tamam, telefon sahibi olabilirsiniz ama mahremiyetinizi ve mesafelerin büyüsünü kaybedeceksiniz" diyen bir adam olduğunu düşünürüm.

ne kadar etkileyidir Spencer Tracy'nin filmdeki sözleri; ''sizi uyarıyorum kötü bir kanun kolera gibidir dokunduğu herkesi, karşı çıkanlar kadar savunanları da mahveder."

ya günümüzde nasıl? 1960'dan daha ileride miyiz?

"bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yaparsanız nafile, uyandıramazsınız (mahatma ghandi)" 

#gulnithefreedomofthought